Ricardo Quaresma

Ricardo Quaresma ve Cristiano Ronaldo Sporting Lisbon'da beraber oldukları zaman en iyi olmak için yarışıyorlardı. Quaresma daha ünlüydü; ama şimdi biri Ballon D'or'u kazanırken Inter'deki Quaresma Yılın Bidonu ödülüne layık görüldü.

Bidon, 18.6 milyon €'ya İtalya'ya transfer olduktan sonra, silik geçen 4 ayın sonucunda her yıl verilen Serie A'nın en kötü oyuncusu ödülüne RAI Radio dinleyicileri tarafından layık görüldü. Taraftarlara göre onun vasat performansları İnter'in ona verdiği o büyük meblayı karşılamıyordu.

Geçen hafta 1-1 biten Torino maçı sırasında taraftarlarından aldığı tepki onun Giuseppe Meazza'da pek de iyi bir geleceğinin olmadığını gösterdi. Quaresma topa her dokunduğunda yuhalandı.

Ertesi gün, transferin son günüydü ve Chelsea İtalyanların kabusuna kariyerine yeniden başlaması için Premier Lig'de bir şans daha vermeye karar verdi, tabi Scolari'nin de etkisiyle.

Chelsea'nin teknik direktörü eskiden Portekiz'i çalıştırıyordu ve Quaresma'yla uluslararası alanda birlikte çalışmıştı. Quaresma Scolari'nin milli takımda ilk tercihi olmamasına rağmen bu kiralama ona yapılan büyük takım oyuncusu değil eleştirilerini kanıtlamak için en iyi şans.

Problem şu ki Quaresma kendini Portekiz dışında bir türlü gösteremedi. Sporting Lisbon'dayken Ronaldo olmasına rağmen bir yıldızdı, ve ününü 2001/02'de ilk sezonunda takımı Portekiz ligini ve kupasını kazanırken yardım ederek arttırdı. 2003'te o ve Ronaldo iki büyük transfer yaptılar. 18 yaşındaki Ronaldo Manchester United'a, 20 yaşındaki Quaresma Barcelona'ya transfer oldu.

Ronaldo Old Trafford'da parıldamaya başlarken, Quaresma kalitesini La Liga'ya taşımakta başarısız oldu. İlk maçını AC Milan'la bir hazırlık maçında oynadı ve golünü attı, ama zamanla yanlış bir transfer olduğunu gösterdi ve Barcelona'da geçirdiği süre büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

Lisbon doğumlu kanat Camp Nou'daki sezonunda genelde yedek kulübesindeydi ve ilk 11'de oynamaktan çok sonradan oyuna girdi. En sonunda da kendi beklentilerini bile karşılayamamış olması bir daha asla Frank Rijkaard'ın olduğu bir takımda olmayacağını söylemesine neden oldu.

Neyse ki son Şampiyonlar Ligi şampiyonu Porto'da oynayan Deco transferi için Barcelona Quaresma'yı kullandı. Portekiz'e döndüğünde, Quaresma Ronaldo'yla kıyaslanmasına neden olan hızını, cambazlığını ve dribbling özelliğini yeniden hatırladı. Önce ilk maçında golünü attı(ki o maçta Porto 2004 UEFA Süper Kupası'nı Valencia'ya 2-1 yenilerek kaybetti), ve anavatanında eski formu devam etti, İspanya'dakinin aksine.

Porto'nun Şampiyonlar Ligi'ni kazanmasından sonra Jose Mourinho'yu kaybetmesine rağmen, Quaresma kulübünün Şampiyonlar Ligi'nde yine son 16'ya kalmasını sağladı. Ertesi sezon, yeni menajer Co Adriaanse'nin kontrolü altında, Quaresma Sporting'teki ilk sezonundan sonra bir double daha yaparak ligi ve kupayı kazandı.

Estádio do Dragão'daki performansıyla bir özgüven oluşturdu ama bu 2006'da Dünya Kupası kadrosuna alınmamasıyla biraz zedelendi, yine de Euro 2008 kadrosuna girmeyi başardı. Orada da Scolari tarafından yeterince iyi kullanılamadı ama yeteneğini kanıtladı.

Portekiz'e dönersek, Quaresma 2 lig şampiyonluğu daha kazandı ve basında transferiyle ilgili büyük paraların sözünün geçtiği 2008 yılına kadar çok iyi oynadı. Porto başkanı Jorge Nuno Pinto da Costa "Eğer biri 25 milyon £ önerirse, bu durumda yapacağımız çok az şey kalır." demişti.

İlk olarak Quaresma'nın tekrar İspanya'ya döneceği düşünüldü, ama bu sefer Real Madrid formasıyla. En sonunda Inter bu kanat oyuncusuna 18.6 milyon € verip onu transfer etti. Quaresma bir kez daha şansını deneyecekti. İlk maçında sık sık yaptığı trivela şutuyla bir gol kaydederek maçın adamı seçildi.

Her nasılsa, vatandaşı Mourinho'nun teknik direktör olmasına rağmen, performansları bir kere daha yabancı topraklarda dibe vurdu. En sonunda da Şampiyonlar Ligi kadrosundan çıkarıldı ve Quaresma Giuseppe Meazza'ya "arrivederci" yani İtalyanca görüşürüz dedi.

Bir kez daha güven yenileme amacıyla Portekiz'e dönmek yerine, genç adam bir cesaret örneği göstererek kendini Premier Lig'de denemeye karar verdi, muhtemelen bunun nedeni de kendisi İtalyan ve İspanyol futbolunda çuvallarken, eski takım arkadaşı Ronaldo'nun İngiliz futbolunda başarılı olmasıydı.

Eğer Chelsea ile yapılan anlaşmaya olumlu yaklaşırsak, bu kiralama iki taraf için de yararlı olabilir. Maviler'in bir kanada ihtiyacı var, çünkü Joe Cole sakat ve ortada Malouda gibi büyük bir hayal kırıklığı var. Quaresma ise kendini göstermeli, dolayısıyla bu anlaşma gerekli bir hal alıyor. Olumsuz yönden bakarsak ise, Quaresma'nın üzerinde büyük bir baskı olacak ve bu yine başarısız olmasına neden olabilir.

Bakalım sezonun geri kalanı ne gösterecek?

Kısa kısa...

Barcelona 2007'de 16 milyon pound'a aldıkları Henry'yi bu yaz satabilirmiş. Barcelona için 48 maçta 24 gol atan Henry'yi yükselen performansı nedeniyle para ederken satmak düşüncesindelermiş. Onun yerine de Ribery ve Gourcuff'u alabilirlermiş. Henry'yi 12 milyon pound'dan aşağıya bırakmayı düşünmüyorlarmış. Inter Drogba'nın Quaresma'nın Chelsea'ye kiralanmasıyla bir ilgisi olmadığını söylemiş. Rafa, Gerrard'ın sakatlığına beklenilen tepkiyi vermemiş. Sakatlıklarla başlarının dertte olduğunu ama bunun zamanla düzeleceğini ve önümüzdeki maçlara konsantre olmak zorunda olduklarını belirtmiş. Roque Santa Cruz Rovers'ta mutlu olduğunu ve kulüpte kalmak istediğini söylemiş. Platini Kaka'nın Manchester City ile olan transfer görüşmelerinden hoşnut kalmadığını ve hiçbir oyuncunun 150 milyon euro etmeyeceğini, bunun iyi bir şey olmadığını belirtmiş. Kulüplerin yerel bölgelerden genç oyuncu yetiştirmelerinin daha iyi olacağını düşündüğünü söylemiş. miş.muş.müş.mış.

İngiliz Futbolundaki En Kötü 50 Şey

Times Online'daki yazıya göre, 47-Forma Numaraları: Kesinlikle katılıyorum. Sağbek 2, solbek 3 diye gitse ne güzel olurdu değil mi?
46-Otobiyografiler: Buna katıldığımı söyleyemeyeceğim ne yazık ki. Sevdiğimiz oyuncuların yaşam hikayelerini kendi ağızlarından dinlemek gayet zevkli bence.
45-Craig Bellamygiller: Gayet güzel bir madde. Sürekli takım değiştirenlere sesleniyoruz. Anadolu takımlarındaki oyuncu sirkülasyonuna dahil olanlara bilhassa.
44-Açıklanmayan Transfer Bedelleri
43-İstatistikler: Saçmalamış beyefendi.
42-Ortak alınan kararla... İngilizce'deki en anlamsız kelimelerden üçüymüş. Kovulan veya istifa eden her menajer söylediği için böyle bir madde eklemiş. Biz de teknik direktörlerimizin ve oyuncularımızın klasikleşmiş demeçlerini koyabiliriz bunun yerine. Önümüzdeki maçlara bakacağız.
41-Ertelenen maçlardan şikayet eden taraftarlar: Türkiye'de maç ertelenmediği için bir yorumda bulunmayalım. Ama mesela geçen seneki Galatasaray-Konyaspor maçının ertelenmemesinden şikayet eden taraftarları haklı bulabilirim.
40-Eldivenler: "Burası İngiltere, Sibirya değil. Eğer beş dakika koşarsanız elleriniz ısınır." demiş. Gel Sivas'ta oyna abicim.
39-Stadyumdaki şişman herif: "İngiltere'de istediğiniz stada gidin, mutlaka sizin tribününüzde oturan bir şişman adam olacaktır ve muhtemelen şunları yapacaktır: a)Maça geç gelir. b)Saçma sapan konuşur. c)Devreden 5 dakika önce çıkar. d)Oyun başladıktan 5 dakika sonra gelir. e)Saçma sapan konuşur. f)Maçın bitmesinden 5 dakika önce yerini terkeder."
38-Menajerlerin demeçleri: Az önce bahsettiğimiz madde işte. Açıklamaya gerek yok.
37-Dizilişler: Abimizin taktiksel varyasyonlarla pek bilgisi yok herhalde. 4-4-2, 3-5-2 falan sevmediğini belirtmiş.
36-Chelsea: Ezeli rakip deyip geçelim. Chelsea'yi sevmiyormuş adam bize ne?
35-Sky Sport News: Yalancı basın.
34-Aktarmalı Trenler Yolculukları
33-Ek Süre
32-Joey Bartongiller:
bkz: İsmail Güldüren
31-Kulüp sitelerinden yapılan resmi açıklamalar
30-Günün Maçı Programı
29-Elektronik Reklam Panoları
28-Yardımcı Hakemler
27-Oyuncu banklarındaki yüksek teknolojili koltuklar
26-4. Hakem
25-Kulüp Mağazaları
24-Medyaya Açık İdman
23-Kaka
22-Let Me Entertain You şarkısı
21-Puan Silme Cezaları
20-Resmi Kulüp Siteleri
19-ITV
18-Her Kafadan Bir Ses Çıkması:
"Rafa bir tanrı. Hayır Rafa bir aptal. Beckham artık iyi değil. Beckham iyi. Kaka 100 milyon pound eder mi? Evet, ama onu izlemek için 45 pound ödemelisin. Gerrard ve Lampard beraber oynayamaz. Ama onlar elimizdeki en iyi ortasahalar. Çenenizi kapayın ve oyunu izleyin!"
17-Brezilya
16-Taraftar Forumları
15-Dövmeler
14-Süper ajanlar(Abramovich'inkiler kastedilmiş)
13-Sakatlıklar
12-Manchester City
11-Maçların başlama saatleri:
"Eskiden Cumartesi 15:00'te oynanırdı, şimdi ise Sky ve Setanta'nın keyfine göre."
10-Gol kutlama müzikleri
9-FA Cup
8-Kulüplerin devredilmesi
7-Wembley Stadyumu
6-Programlardaki telefon görüşmeleri
5-Rotasyon
4-Yeni Stadyumlar
3-Şampiyonlar Ligi
2-1992'den beri bugüne kadar olan lig. Premier Lig
1-Televizyon

Robinho ve Cristiano Ronaldo


Robinho efendi kendisinin en az Cristiano Ronaldo kadar iyi olduğunu iddia etmiş ve hedefinin dünyanın en iyi futbolcusu olmak olduğunu belirtmiş. Ronaldo'nun geçen sezon 42 gol atarak bütün ödülleri topladığını biliyoruz. Şu anda İngiliz futbolunun en pahalı futbolcusu olan Robinho ise şu ana kadar Manchester City'de 16 lig maçında 11 gole imza attı. Şöyle buyurmuş bu şımarık kardeşimiz:

"Cristiano harika bir oyuncu ve Ballon D'Or ve FIFA Yılın Oyuncusu ödüllerini gerçekten haketti. Ama ben ondan daha kötü bir oyuncu değilim. Cristiano'nun kendi tarzı var, benim de öyle. Kıyaslama yapmayı sevmiyorum. Futbol oynamaya yoğunlaşıyorum ve kimin daha iyi olduğu yargılamasını diğerlerinin yapmasını istiyorum. Real Madrid'de dünyadaki en iyi futbolcu olma hedefime ulaşabileceğimi asla düşünmedim. En iyi seçenek ayrılmaktı. Brezilyalı oyuncular Premier Lig'e adapte olup iyi bir performans sergileyemezler ama ben burada kendimi göstereceğimden eminim. Santos'tan Real Madrid'e gittiğimde dünyanın en iyisi olabileceğimi düşünüyordum. Şu anda ise City'deyim ve hala aynı düşüncedeyim. Manchester'da bu hayalimi gerçekleştirebilirim."

Zor biraz o Robinho. Aceto duymasın ne diyelim.

İngiltere'de ara transferler

Keane, Arshavin gibi transferlere değinmeyeceğim bu yazıda. Üzerinde daha az yorum yapılmış transferleri kısa kısa yazmaya çalışacağım.

Julien Faubert: Real Madrid bu Fransız'ı West Ham'dan kiraladı. Faubert 2007'de Upton Park'a transfer olduğunda Avrupa'nın en iyi genç yeteneklerinden gösterildi. O tarihten bu yana geçen 1.5 yıllık sürede Faubert ciddi bir sakatlık da geçirdi, daha sonra vasat bir performans ortaya koydu ve beklentileri karşılayamadı.. İyi transfer, West Ham için. Real Madrid'e çok yararlı olacağını düşünmüyorum. Umarım yanılırım.

El-Hadji Diouf: Dünya Kupası sonrası kaybolan futbolculardan. Sunderland'den Blackburn'e 2 milyon pound'a gitti. Takım arkadaşı Anton Ferdinand'la arasında oluşan gerginlikten sonra, Sunderland'in onu satmaktan başka çaresi kalmamıştı. Sunderland onu elinden çıkararak kendileri adına iyi bir şey yaptı.

Jimmy Bullard: Fulham'dan Hull'a 5 milyona gitti. Fulham'daki durumu ne olursa olsun, Jimmy Bullard maç kazandıran bir ortasahadır. Hull kasasının kilidini açtı ve sıralamada zorlukla elde ettikleri yeri korumak için iyi bir hamle yaptı. Hull için iyi transfer.

Shay Given: Newcastle onu Manchester City'ye 6 milyona yolladı. Manchester City Premier Lig'in en iyi kalecilerinden birini almak istediği konusunda sır saklamamıştı, ve bunu da gerçekleştirdiler. Araplar şimdiye kadarki en düzgün işlerini yaptılar. Manchester City'ye yararlı olacaktır.

Craig Bellamy: Manchester City bu elemana da 14 milyon vererek West Ham'dan transfer etti. Eğer bu transferi değerlendirecek olursak, Craig Bellamy mükemmel bir yetenek olabilir, ama bu kadar çok sakatlık sorunu yaşayan ve sorunlu bir oyuncuya 14 milyon? West Ham yöneticileri hala kasalarına gelen para için Manchester City'ye gülüyorlardır.

Mark Davies: Bolton açıklanmayan bir bedel karşılığında Wolves'tan transfer etti. Kaptan Kevin Nolan'ın Newcastle'a transferi Bolton taraftarları için bir yıkımdı, ama bu durum Mark Davies ile birlikte düzelebilir. 20 yaşındaki genç ortasaha çok yetenekli bir oyuncu gibi gözüküyor. Bolton için iyi transfer olarak sayabiliriz.

Ricardo Quaresma: Chelsea bu manyağı Inter'den kiraladı. Son gün gerçekleşen bir imza olduğu için sürpriz oldu. Quaresma'nın büyük bir yetenek olduğu ortada, ama Inter'de bekleneni veremedi. Bakalım Chelsea'ye şampiyonluk yarışında yardımcı olabilecek mi? Eğer olursa Chelsea iyi iş yapmış demektir.

Emile Heskey: Wigan'dan Aston Villa'ya £3.5m karşılığında gerçekleşen bir transfer. Liverpool onu Bosman kuralıyla almak istiyordu diye duymuştum, ama Martin O'Neill Leicester'dan eski öğrencisini Aston Villa'ya getirmeyi başardı. Heskey de ilk maçında golünü attı. Artık azalan pivot forvet kavramının en önemli temsilcilerinden birini bu paraya almak... İyi iş, Aston Villa.

James Beattie: Stoke City 3.5 milyon verip Sheffield United'tan aldı. Stoke City eski milli futbolcuyu 2. ligden kurtarıp Premier Lig'e getirerek ligden kalma yolunda önemli bir adım attı. Manchester City karşısında geçen hafta galibiyeti getiren golü atarak transfer bedelini çıkarmaya başladı, ileriki aylarda devamı da gelecektir hiç şüphesiz. Stoke için yararlı transfer.

Carlo Cudicini: Tottenham Chelsea'den bedavaya almayı başardı. Geçen ay çok para harcadılar, ama muhtemelen en önemli transferleri buydu. Gomes son haftalarda form tutmaya başlamış olabilir, ama Cudicini ondan kaleyi almakta zorlanmayacaktır. Spurs bedavaya alarak yararlı bir transfer yaptı.

David Beckham, Milan, LA Galaxy


David Beckham benim nazarımda çok büyük bir futbolcudur. Avrupa'nın en büyük iki liginin en büyük iki takımında yıllarca başarılı bir şekilde forma giymiş; ama özel yaşantısı sebebiyle futbolcu değil de artist muamelesi görmüştür. Medyatik oluşu futbolunun önüne geçmiştir, ama futbolu karizmatik olmasından çok daha etkilidir. Şimdi de İtalya'nın en büyük kulüplerinden Milan'da Mart'a kadar kiralık oynuyor ve bu haberler piyasaya düştüğünde, Beckham'ın Milan'a futbol oynamak için gitmediği düşünülmüştü. Ama Milan'da forma giydiği 5 maçta 2 gol, 2 asistle mükemmel bir futbol sergiliyor.

Nitekim AC Milan genel menajeri Adriano Galliani David Beckham'ın menajerlerinin oyuncunun San Siro'daki kalış süresinin uzatılması için Los Angeles Galaxy ile görüştüğünü belirtmiş. Beckham'ın zaten sergilediği performans ortada ama doğal olarak da 9 Mart'ta biten kirasının uzatılmasını istiyorlar. Galliani de kulübün onunla sözleşme uzatmaktan mutluluk duyacağını belirtti.

Böylesi hem Milan, hem de Beckham için en hayırlısı olur çünkü. Gelmiş geçmiş en büyük futbolculardan birinin kariyerini LA Galaxy yerine Milan'da sonlandırması da birçok futbol severin tercih edeceği bir durumdur bana göre.

Bulls-Rockets Preview


Houston Rockets bir başka sakatlık belasıyla geçen sezonda iyi oynamaya çabalıyor. Garip olsa da, Chicago Bulls'tan birkaç ders alabilirler, çünkü Bulls da en sonunda işleri yoluna koymaya başlamış gözüküyor.

Bulls neredeyse iki yıldan sonra ilk kez dört maç üstüste kazanmayı istiyor - ve bu maçı kazanırlarsa üç yıldan uzun süredir Rockets'ı da ilk kez yenmiş olacaklar.

Bulls'un üç maçlık galibiyet serisi son 18 maçının 13'ünü kaybettikten sonra geldi. Takım sahibi Jerry Reindsorf Cuma günü takımın durumunu utanç verici ve bir felaket olarak nitelendirdi ve bu takım üzerinde olumlu bir etki yarattı bile sayılabilir. Reindsorf'un açıklamalarından önceki gün Chicago Clippers'ı 95-75 yenerek sezon içindeki en uzun mağlubiyet serisi olan 5 maçlık sürece son vermişti.

Bir sonraki maçında Sacramento'ya karşı Bulls sezondaki en yüksek miktarı olan %55,6 ile şut attı saha içinde 109-88 kazandığı maçta. Daha sonra ise sezondaki en yüksek sayısına ulaştığı 122-111'lik Phoenix maçı geldi.

"Kazandığınız zaman, bu kendinize güveninizi getiriyor" dedi son bir sezonunu Suns ofisinde geçirmiş olan Bulls koçu Vinny Del Negro. "Şimdi, sahada daha iyi bir durumumuz var. Bu da zaten bizim yapmaya çalıştığımız şey.

Üç maçlık serisinden önce rakip sahalarda 5-17 olan Bulls, şu anda 22-29 Mart 2007'den sonra ilk kez 4 galibiyet üstüste almaya yakın.

"Artık kendimize daha çok güvenerek oynuyoruz," dedi Phoenix karşısında 5 üçlük isabeti bulup 26 sayı üreten Ben Gordon. "Üç maçlık bir seri yakalamak değişik hissettiriyor. En son playofflara kaldığımızdan beri birkaç yıl geçti."

Yani kısacası Bulls'taki son gelişmeleri aktardığımızda durum bu. Son üç maçtaki istatistiklere bakarsak Rose 17 sayı, 7 asist ve 4,33 ribaunt ile göze çarpıyor. Deng de son zamanlarda artan form grafiğiyle 20 sayı, 8,66 ribaunt ve 1,33 asist ortalamaları yakaladı.

Rockets ise son 3 maçının ikisini kaybetti ve Barry ve T-Mac'in yokluğunda sıkıntı çekiyorlar. Bu gece kıran kırana bir maç olacaktır diye düşünüyorum ve fark 10'un üstüne çıkmaz gibi bir tahmin yürüteceğim. Kazananın Bulls olması elbette ki gönlümden geçen, ki son form durumlarına bakılınca da Bulls bir adım önde gözüküyor. 105-95 civarında olacaktır skor da. Bulls'un net bir galibiyet alması dileğiyle...

Bir de bütün maçlara ait tahminlerimizi sunalım:

Raptors - Cavs
Celtics - 76'ers
Timberwolves - Pacers
Bucks - Nets
Bulls - Rockets
Spurs - Nuggets

Edit: Halt etmişim ben, T-Mac oynadı. 107-100 bitti maç beklediğim gibi ama Rockets kazandı maalesef. Herif %90 sen %60 serbest atış atarsan cezasını çekersin tabi. Galibiyet Hornets'a kısmet artık(!) Diğer maçlar tutmuş. 5/6 fena değil gibi.

Andrei Arshavin


Ara transer sezonu kapandı ve takımlar son transferlerini gerçekleştirdiler. Nerdeyse 1 yıla yakın süredir gündemde olan Arshavin-Arsenal ilişkisi ise en sonunda resmiyete döküldü ve hem basın, hem de Gunnerlar rahat bir nefes aldı. Fiyat hakkında kesin bir bilgi yok ama bonuslarla birlikte 15 milyon pound'a patladı Arsenal için diyorlar. O kadar uzun pazarlıklardan sonra bu fiyata indirmeleri de gayet iyi bir şey. Zaten gerekli bir transferdi, Hleb'in gidişinden sonra ve Rosicky'nin yokluğunda Wenger'in sistemine uyan sağ ayaklı sol açık transferini de gerçekleştirmiş oldular. 27 yaşında ilk kez ülke dışına çıkan Arshavin için kariyerindeki tek şanstır diyebiliriz belki, bu bakımdan zorluklar yaşayacaktır ama gerek mental yapısıyla, gerek de Premier Lig için yeterli fiziksel yapısıyla bunun altından kalkacağını düşünüyorum. Arsenal de böylece en pahalı transferini gerçekleştirmiş oldu yanılmıyorsam, 2000 yılında Wiltord için Bordeaux'a 13 milyon pound saymışlardı.

Arshavine'e Liberal Democratic Party of Russia başkanı aşırı ulusalcı Vladimir Zhirinovsky'den de bir mesaj geldi partinin resmi sitesinden:

"Andy, yanlış yapıyorsun - neden bir İngiliz kulübüne transfer oldun?

Şimdi İngiltere'ye iyi şeyler götüreceksin. Ama İngiltere ülkemize sadece zarar getirir. Ülkemizdeki hırsızlar oraya kaçarlar ve Rusya'nın parasını çalan kaçak oligarklar orada saklanırlar. Sen de onlar gibi olma. Eğer Zenit için yeteri kadar oynadığını düşünüyorsan, Rusya'da Spartak, CSKA, Dinamo, Lokomotiv gibi bir sürü kulüp var. Tekrar düşün Andryusha!"

Ülkedeki politikacılar bile bu transferle ilgilendiğine göre, Arsenal büyük bir iş başarmış demektir bu transferi gerçekleştirdiğine göre. Tabi Zhirinovsky'nin ufak yollu Abramovich'e laf soktuğunu da anlayabiliriz yukarıda.

Mirror ise Arshavin hakkında bilmeniz gereken 10 şey diye bir liste yapmış. Bir de ona bakalım.

1) Andrei Arshavin St Petersburg'da 30 Mayıs 1981 tarihinde doğdu. Futbol oynamaya 7 yaşında başladı ve Smena futbol okulundan mezun oldu.

2) 1999'da Arshavin Rusya 2. liginde oynayan Zenit St. Petersburg kulübünün pilot takımı olan Zenit-2'ye katıldı.

3) Bir yıl sonra Zenit St Petersburg ile ilk maçına Intertoto Kupası'nda Bradford karşısında deplasmanda Valley Parade stadyumunda çıktı ve o maçta Zenit 3-0 galip geldi.

4) Arshavin çabucak şörhet oldu. Rusya'da Yılın Oyuncusu Ödülü'nü 2005 ve 2006'da kazanmadan önce 2001,2002 ve 2004'te 2. oldu.

5) Bu YouTube videosu Rusların neden ona çok değer verdiklerini gösteriyor. Niçin müzik olarak Radiohead seçtikleri hakkında emin değiliz.

6) Milli formayı ilk kez 17 Mayıs 2002'de Beyaz Rusya'ya karşı giydi. İlk golünü 1 yıl sonra bir hazırlık maçında 13 Şubat 2003'te Romanya'ya karşı attı. Şu ana kadar oynadığı 41 maçta 15 gol kaydetti.

7) 2007'de, Arshavin Zenit St. Petersburg'a Rusya Premier Ligi'ni kazanırken yardım etti, kulübü en son 1984'te Sovyet birinci ligini kazanmıştı. 2008'de Ruslar UEFA Kupası'nı alırken de en büyük pay sahibi oyuncuydu.

8) Arshavin en büyük hobisini takımı için gol yaratmak olarak belirtiyor.

9) Takım arkadaşlarını yönlendirmiyorken, amatör olarak modayla da uğraşıyor. Bir keresinde spor giyimin geliştirilmesiyle ilgili bir tez yazdı, ve moda tasarımından bir diplomayla mezun oldu. Demek ki Milan'a bir transferi gerçekleşebilir?

10) Arshavin'in menajeri onunla ilgili dosyalarında Avrupa'nın üç büyük ligini de tutuyor. Biliyoruz ki İspanya, İtalya ve İngiltere'den Arshavin'le ilgilenen birkaç kulüp oldu. Chelsea, Tottenham ve Arsenal bunlardan birkaçı. Menajeri de Arshavin için önemli liglerin Premier Lig, Serie A ve La Liga olduğunu belirtti.

Sivasspor 4-2 Galatasaray

Kupadaki ilk maçın Ali Sami Yen'de son dakika golüyle 1-1 tamamlanmasının ardından, Galatasaray'ın kadrosundaki eksikliklere bakınca turu Sivasspor'un geçeceği az çok tahmin edilebilir bir hâl almıştı zaten. Maç öncesinde kadrolara bakıldığında Balili'nin yine yedek olduğu birçoğuna göre şaşırtıcı, ama bunun her maç olan bir şey olduğu düşünülünce Sivasspor'u takip edebilenler için olağan bir durumdu. Sabri Sarıoğlu'nun kadroda olmadığını görünce bir oh çekmiştim kendi adıma söylemem gerekirse, onun mevkisinde Emre Güngör'ün oynayacağını görünce de sevinmiştim çünkü Emre'nin savunma anlamında Sabri'den kat kat fazla yarar sağlayacağı bir gerçekti. Sayısını tam olarak bilmemekle beraber, 10-15 arası eksikle çıkarılabilecek en iyi kadroyu çıkarmıştı Skibbe. Emre'nin maç eksiği onun kanadından atak olması riskini doğurabilecekti. Galatasaray'ın savunma alanındaki en büyük sıkıntısı her zamanki gibi sağ kanat kabul edilebilirdi ama orta sahada da Mehmet Güven'in oynaması bizleri şüpheye düşürüyordu. Sivas'ın kadrosu ise beklediğimiz gibiydi.

Maç başladığında Galatasaray'ın bulunduğu kale tarafından hala tribüne girmekte olan taraftarlar göze çarpıyordu. Haftaiçi olmasına rağmen şu ana kadarki en iyi Sivasspor tribününü gördüğüme şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Oyuncularda ve tribünlerde son iki maçın da etkisiyle gerginlik vardı Sivasspor tarafında. Sert başladılar, ilk dakikalarda da gazla beraber daha hakim gibi göründüler ama Arda mükemmel bir inatçılık göstererek tamamen kendi yarattığı bir golle daha 10. dakika olmadan Galatasaray'ı öne geçirdi. Sivasspor önceki maçlarının aksine atak bir futbolu tercih ediyor ve genelde sol kanattan akınlar yapıyordu. Emre Güngör'ün maç eksiği göze çarptı bazı anlarda ama defansif anlamda 2 pozisyon dışında gayet başarılıydı. Bazı anlarda Kamanan hızı sayesinde onu ekarte edebilmeyi başardı maç genelinde. Mehmet Topal ve Mehmet Güven defansif anlamda gayet iyi oynuyorlardı ama normale göre Mehmet Topal'ın pas hataları biraz fazlaydı. Yine de ilk otuz dakikalık bölüm geride kaldığında tam "Mehmet Topal şu anda ligin en iyi ön liberosu" diye düşünürken bir pas hatası yaptı ve Kamanan uzaklardan sert bir şutla golü buldu. Sert bir şut olmasına rağmen kurtarılabilirdi; ama Aykut'tan iyi bir refleks gelmedi ve gol oldu. İlk yarının sonuna doğru ise Sivasspor sert oyununu daha da arttırdı ve zaman zaman saha içinde gerginlikler yaşandı, ki takımdaki en efendi oyuncu olarak söyleyebileceğim Hakan Balta bile çileden çıktı. İlk yarı biterken Kamanan'ın kaçırdığı golle aklımıza acaba gol mü tesadüftü, yoksa bu kaçırdığı mı sorusu aklımıza geldi.

İkinci yarıya iki takım da değişiklik yapmadan başladı. Maçın berabere biteceği tahmin edilebilirdi sahadaki futbola bakarak. Ama Ümit Karan altıpastan golü kaçırmasaydı turu alıp İstanbul'a dönebilirdi Galatasaray. Dakikalar geçtikçe Nonda'nın adını hiçbir Galatasaray taraftarı duymuyor, Emre Aşık ve Meira tandemde mükemmel bir performans sergiliyorlardı. Sivasspor sadece son on dakikaya girilirken bir pozisyon buldu ama onu da değerlendiremediler.

Uzatmalarda ise Sivasspor oyundan biraz düştü, Galatasaray genel olarak daha iyi oynadı. Son dakikalarda Mehmet Yıldız Emre Aşık'a küfür etmesi nedeniyle oyundan atıldı, Galatasaray'da da bugün son birkaç maçtaki gibi kötü bir futbol sergileyen Barış'ın dizi döndü. Penaltılara geçildiğinde ise Sivasspor'un turu geçebileceği belli gibiydi. Nitekim öyle de oldu.

Maçı genel olarak değerlendirecek olursak, Arda hücumda beklenildiği gibi yalnız başına kaldı. Aslında yeterince iyi, hatta beklenenden daha iyi bir futbol oynamasına karşın Ümit Karan ve Nonda'nın uyuması, diğer kanadın ise hiç işlememesi nedeniyle maçın gidişatını çok da değiştiremedi. Hakan Balta standartlarında bir futbol ortaya koydu, Emre Aşık ve Meira ise mükemmel bir maç çıkardılar. Emre Güngör yukarıda da belirttiğim gibi defansif anlamda bir iki pozisyon dışında iyi olmasına rağmen, belki Skibbe'nin direktifiyle, belki de kondisyonunun yetmeyeceğini düşünüp kişisel insiyatif alarak hücuma hiç katkıda bulunmadı. Önünde de Barış ofansif anlamda sıfır katkı yapınca sağ kanadı hücumda hiç kullanamadı Galatasaray. Mehmet Topal ve Mehmet Güven fazla pas hatası yaptı. Ümit Karan ve Nonda sahada dolaşıp durdular, ama Ümit Karan yine de biraz daha aktifti. Aykut ise kalede iki kurtarış yapmasına rağmen kurtarılabilecek bir şutu kalesinde gol olarak gördü.

Sivasspor'da ise Mehmet Yıldız iyi oynayamadı, ki ben çok iyi bir forvet olduğunu düşünmüyorum. Kamanan çok hareketliydi, lig için fazlasıyla iyi olduğunu gösterdi. Balili, Kamanan ve Mehmet Yıldız'la bol bol pozisyona girmeyi başaracaktır sezonun geri kalanında Sivasspor. Abdurrahman Dereli de iyi bir performans sergiledi. Sivasspor'da kötü oynayan düşünülürse ilk örnek olarak Sezer verilebilir.

Maçın sezonun geri kalanına yapacağı etki düşünülürse, öncelikle haftasonunu ele alalım. İki takımda da bir yorgunluk elbet olacaktır, ama Galatasaray eksikleri de düşünüldüğünde bu haftasonu Kayserispor'a karşı 2 puan bırakır gibi bir tahminde bulunuyorum. Sivasspor'un ise sezonun geri kalanında kupada da en az iki maç oynayacağı düşünülürse, bu tempo onların fiziksel gücünü azaltabilir ve ligde puan kayıpları yaşamalarına neden olabilir. Galatasaray açısındansa, zaten UEFA Kupası'nda da Perşembe-Pazar maç trafiği yaşayacağı göz önüne alınırsa, kupadan elenmesi bir bakıma iyi oldu bile diyebiliriz.

Son söz olarak, Galatasaray'ın bu kadar eksikle ve deplasmanda bu maçı penaltılara bırakması başarıdır benim gözümde. Galatasaray'da da eksikler iyice arttı, bu çok can sıkacak ileride.

NBA All Star 2009

Kadroların açıklanmasının üstünden yaklaşık bir hafta geçmesine rağmen biz yine de yorumlarımızı yapalım.

BATI:

İlk 5: Chris Paul (New Orleans Hornets), Kobe Bryant (Los Angeles Lakers), Amare Stoudemire (Phoenix Suns), Tim Duncan (San Antonio Spurs), Yao Ming (Houston Rockets)

Yedekler:
Chauncey Billups (Denver Nuggets), Pau Gasol (Los Angeles Lakers), Dirk Nowitzki (Dallas Mavericks), ShaQuille O'Neal (Phoenix Suns), Tony Parker (San Antonio Spurs), Brandon Roy (Portland Trail Blazers), David West (New Orleans Hornets)

DOĞU:

İlk 5:
Allen Iverson (Detroit Pistons), Dwyane Wade (Miami Heat), LeBron James (Cleveland Cavaliers), Kevin Garnett (Boston Celtics), Dwight Howard (Orlando Magic)

Yedekler:
Chris Bosh (Toronto Raptors), Danny Granger (Indiana Pacers), Devin Harris (New Jersey Nets), Joe Johnson (Atlanta Hawks), Rashard Lewis (Orlando Magic), Jameer Nelson (Orlando Magic), Paul Pierce (Boston Celtics)

Eğer ilk 5'lere bakacak olursak, doğu avantajlı gibi gözüküyor. İlk 5'inde tek falso Iverson, ki bence Iverson'ın yedek olması gerekirdi. Batı'nın ilk 5'inde ise pek sürpriz yok, hepsi zaten seçilmesini beklediğimiz oyuncular. Yani ilk 5'ler hakkında pek eleştiri yapmayacağım Iverson dışında; ama o düşük sayılabilecek ortalamalarla ilk 5'e seçilmesinin de hayran sayısından ileri geldiği bariz.

Doğunun yedekleri: Jameer Nelson dışındakilere sözüm yok. Ama Nelson'ın çok da iyi bir oyuncu olmadığı ortada. Bir oyun kurucu ama pas yeteneği gerçekten iyi değil, takımdaki en iyi pasör olmadığını da düşünüyorum. Ama yükselttiği ortalamalarıyla bir şekilde all-star'a girmeyi başarabildi. Birçok kesimden tepki topladı doğal olarak. Çünkü 17/3,5/5,5 ortalamayla allstar'a girmesi yadırganacak bir şey olarak sayılabilir. Nelson'ın all star seçilmesini sağlayacak avantajıysa bence kendini geliştirmesi ve yüksek şut yüzdesi olabilir. Bir Bulls fanı olarak Nelson'ın yerine 16,7/3,5/6,3 ortalamaları olan Derrick Rose'un seçilmesini tabiki de tercih ederdim ama pek beklemiyordum zaten seçilmesini. İleriki senelerde all star olacağı zaten su götürmez bir gerçek.

Hedo'yu izlemeyi de Rashard Lewis'i izlemeye tercih edebilirdim. Ray Allen da girmesini istediklerimdendi.

Batı'nın yedekleri: Gayet yerinde seçimler. Kimsenin de laf edeceğini düşünmüyorum zaten. Ayrıca Al Jefferson'ın neden alınmadığını da hala anlayabilmiş değilim. West'in yerine gayet tercih edilebilirdi ama böyle uygun görmüşler, yapabilecek bir şey yok.

Ben maçı Batı'nın alacağını düşünüyorum. Doğu sahada 48 dakika ilk 5'iyle dursa bir şansı olabilir, ya da Wade veya James insanüstü performanslarından birini sergilerse. Ama bench farkıyla Batı alır maçı diyorum. Şov olarak bir beklentim yok malesef. Yüksek yüzdeyle atan takım kazanır.